Chikungunya virüsü, Aedes cinsi sivrisinekler tarafından taşınan bir hastalıktır ve son yıllarda özellikle tropikal ve subtropikal bölgelerde ciddi bir sağlık sorunu haline gelmiştir. 1952 yılında Tanzanya’da ilk kez tespit edilen bu virüs, zamanla dünya genelindeki birçok ülkeye yayılmıştır. Chikungunya, adından da anlaşılacağı üzere "eğilerek yürüme" anlamına gelir; bu terim, hastalığın neden olduğu şiddetli eklem ağrısını tanımlar. Bu yazıda, chikungunya virüsünün görüldüğü ülkeleri, belirtilerini ve korunma yöntemlerini detaylı bir şekilde inceleyeceğiz.
Chikungunya virüsü, 1950’lerden beri hızla yayılarak, günümüzde 110'dan fazla ülkede görülmektedir. Bu ülkeler arasında Afrika, Asya, Karayipler ve Güney Amerika yer alır. Virüs, en çok sıcak ve nemli iklimlerdeki bölgelerde yayılım göstermektedir. Özellikle Güneydoğu Asya ülkeleri, Afrika’nın bazı kesimleri ve Karayipler, chikungunya vakalarının en yoğun olarak rapor edildiği yerlerdendir. Ülkemizden de komşu ülkelerde bu virüsün görülmesi, seyahat edenler için bir risk unsuru oluşturmakta. Özellikle bu bölgelerden dönen kişilerin, belirti göstermeleri durumunda derhal bir sağlık kuruluşuna başvurmaları önerilmektedir.
Özellikle 2013 yılında Karadağ'da başlayan chikungunya salgını, virüsün Avrupa’ya kadar ulaşmasına sebep olmuştur. Aynı yıl, İtalya ve Fransa gibi Avrupa ülkelerinde de vakalar rapor edilmiştir. Ayrıca, 2014 yılında Hindistan, Maldivler, Sri Lanka ve Bangladeş gibi ülkelerde büyük salgınlar gerçekleşti. Son yıllarda Güney Amerika'da da çok sayıda chikungunya vakası tespit edilmiştir. Latin Amerika’nın yanı sıra; Amerika Birleşik Devletleri'nin Florida eyaletinde de seyahat kaynaklı vakalar kaydedilmiştir. Sağlık otoriteleri, bu virüsün yayılımını engellemek amacıyla bilgi ve eğitim kampanyaları düzenlemektedir.
Chikungunya virüsü, enfekte olan kişilerde genellikle 2-12 gün içerisinde belirtilerini göstermeye başlar. En yaygın belirtileri arasında yüksek ateş, şiddetli eklem ağrıları, kas ağrıları, baş ağrısı, halsizlik, döküntü ve gözlerde kızarıklık yer almaktadır. Eklemlerdeki ağrılar sıkça kronikleşerek uzun süre devam edebilir ve bu durum, hastaların yaşam kalitesini olumsuz etkileyebilir. Özellikle yaşlı bireyler ve bağışıklık sistemi zayıf olan kişiler için chikungunya virüsü daha tehlikeli hale gelmektedir.
Chikungunya enfeksiyonu için spesifik bir tedavi bulunmamaktadır; ancak belirtilerin hafifletilmesi amacıyla ağrı kesici ve ateş düşürücü ilaçlar kullanılmaktadır. Hastaların bol sıvı alması da önemlidir. Eğer belirtiler şiddetliyse ya da hastanın durumu kötüleşirse mutlaka bir sağlık kuruluşuna başvurulması gerekmektedir. Ayrıca, chikungunya virüsüne karşı aşı geliştirme çalışmaları devam etmektedir, ancak henüz tıbbı alanda onaylanmış bir aşı mevcut değildir.
Chikungunya virüsünden korunmak için en etkili yöntem, sivrisinek ısırıklarından kaçınmaktır. Doğal ve kimyasal böcek kovucular kullanmak, ince kumaşlardan yapılmış giysiler giymek, ve açık alanlarda bulunurken uzun kollu giysiler tercih etmek bu kapsamda önemli önlemlerdir. Ayrıca, bulunduğunuz alandakilerin su birikintisi oluşturacak yerleri temizlemesi de virüsün yayılımını engelleyecektir. Virüsün görüldüğü bölgelerde seyahat eden kişilere, belirli sağlık kurallarına dikkat etmeleri şiddetle önerilmektedir. Bu sayede hem bireylerin sağlıklarını korumaları hem de toplumsal sağlığın sürekliliği sağlanmış olacaktır.
Sonuç olarak, chikungunya virüsü, dünya genelinde yaygın bir sağlık sorunu olmaya devam etmektedir. Bilinçli yaklaşım ve koruyucu önlemlerle hem bireysel sağlığımızı koruyabilir, hem de toplum sağlığına katkıda bulunabiliriz. Sağlığınızı korumak için bilgilenmekten çekinmeyin!